Günümüzde özellikle büyük kentlerin iş stresi, trafiği, gürültüsü, aşırı yapılaşması, hava kirliliği insanların seyahat etmelerini ve doğa'ya yönlendirmektedir. Ayrıca sağlıklı yaşam için gereken spor ihtiyacını trekking bizlere sunmaktadır. Trekking Türkçe olarak doğa yürüyüşü anlamına gelmektedir. Ülkemizde 90 yıllarda başlayan ve şu günlerde çeşitli turizm acentalarının bu konuda uzmanlaşmış rehberleri ile sizlerde hiç bir özel beceri gerektirmeyen bu aktivitelere katılabilirsiniz. Zamanla yürüyüş tekniklerini öğrenerek daha zorlayıcı ve kondisyon isteyen uzun ve zorlu yürüyüşleri arayacaksınız. Zaten bir kere başlayan bir daha bırakamıyor. Ay da bir kere mutlaka aktivitelere katılıyor. Doğu Karadeniz bölgesine Trans Kaçkar adı altında düzenlenen turlara katılarak 3937 metrelik zirve tırmanışı ile bulutların üzerinde olabilirsiniz. Bulutlara baksana dediklerinde hep yukarı bakarız, bir gün aşağı bakacağınız aklınıza gelmese de, tam anlamıyla doğayla baş başa kalarak mükemmel bir tatil geçirebilirsiniz. Şehirlerde, mevsimlerin güzelliklerini, daha doğrusu doğadaki değişimi hissetmeden geçiren bizler iller arasında (Artvin-Rize) yaylalarda yürüyüş yaparken göreceğiniz o renk cümbüşü, ahenk sizi sarhoş etmeye yetecektir. Sanki bir başka boyuta geçmiş ve belki de cenneti bir parça yaşamak gibi bir şey sanabilirsiniz. Aylardan Ağustos olmasına rağmen yaylada göreceğiniz yeni açmış papatyalar ve adını bilmediğiniz birçok çiçek ile birlikte zirvelerin eteklerindeki karlar sizlere bahardan bir günü anımsatacaktır. Yaylalardan zirveye çıkarken yeşilin tüm tonları arasında mükemmel bir doğa yürüyüşü yaparak yenilenmiş bir şekilde tatilinizi bitirebilirsiniz...
Fethiye'den başlayarak Antalya'ya kadar uzanan, Likya kentlerini birbirine bağlayan Antik dönemlerde "Likya Yolu" olarak adlandırılan günümüzde yerli ve yabancı doğa tutkunlarına inanılmaz güzellikler sunan Likya patikası ve St.Paul Patikası, İngiliz, Kate Klowe'un önderliğinde yurtdışında da Antalya'yı eşsiz bir yere getirmiştir. Likya yolu'nun birinci bölümünde Faralya (Uzunyurt) Köyü, Dodurga Köyü, Sdyma, Pınara, Letoon, Xanthos ve Patara Antik kentleri. İkinci bölümde ise Antiphellos, Apollonia, Simena, Myra, Limyra, Adrasan, Gelidonya Feneri, yüzyıllardır sönmeyen ateşi ile Chimeara (Yanartaş-Çıralı) ve Olympos yer almaktadır.
Yeryüzünün en önemli ekolojik ve tarihsel miraslarının bulunduğu Toroslar ise tarihte önemli gizemli bir patika olan St Paul patikası'nı ormanları arasında saklamaktadır. Dağ silsilesinin, Antalya ve Isparta arasındaki eşsiz güzelliklerle süslü kısmında uzanan bu tarihi yol; St. Paul yolu olarak adlandırılmaktadır. Aziz Paul'un Hristiyanlığı yaymak için çıktığı yolculukta kullandığı bu patikayı, göçer kervanları ve sürüleri halen kullanmakta. Antalya'nın gerçek sahipleri olan Yörükleri ve yaşadığı köyleri, Akdeniz'in hiç bilmediğiniz doğal güzelliklerini tanıma şansını bulabir, Köprülü kanyonun eşsiz güzellikleri arasında rafting heyecanını yaşayabilirsiniz. 2000 metrenin üzerindeki Toros yaylalarında jeep safari yaparak tatilinizi gerçek bir maceraya dönüştürebilirsiniz. Perge'den başlayıp Manavgat, Köprülü kanyon, Eğirdir gölü üzerinden Yalvaç'a uzanan St paul yolu gerekli kaynaklar sağlandığı takdirde Türk Turizminde Likya yolu gibi büyük bir patlama yapabilir.
Acentalar genellikle günübirlik Marmara bölgesinde yer alan; Ağva-Yeşilçay, Kurudere-Kuşlukaya (İstanbul), Uçmakdere, Kıyıköy, Dupnisa Mağarası, Balaban (Trakya), Ballıkayalar, Kerpe, Maden Deresi, Tepemanayır (Gebze), Çiğdem Yaylası, Doğançay, Sülüklügöl, Sultanpınar Yaylası (Adapazarı), Kılıçkaya, Köprücek, Karagöl, Hacılar (Geyve-Taraklı), Çal Deresi, Erikli Yaylası, Delmece, Nacaklı-Sudüşen (Yalova-Gemlik), Sansarak Kanyonu, Gürletepe (İznik), Alıçyayla, Domuz Deresi, İnönü Yaylası, (Pamukova), Yanıkdere, Erdemli Deresi, Balaban, Aygır Deresi, Maşukiye, Kartepe, İlimbey, Kurtköy (Sapanca), Aytepe-Soğukpınar, Menekşe Yaylası, Kazandere, Kirazdere, Serindere, Nüzhetiye (İzmit-Yuvacık) gibi önceden keşfedilmiş trekking rotalarına mevsimsel olarak turlar düzenlemektedir.
Saydığımız bu yerler dışında ülkemizde daha birçok mekan tarihi ve güzellikler açışından ziyaret edilmeyi bekliyor.
Aytepe
İstanbul'dan 1,5 saatlik bir yolculuk sonunda İzmit merkezine oradan da Yuvacık'a ulaşıyoruz. Yuvacık barajı'nı geçtikten sonra çok özlediğimiz Doğa'nın derinliklerindeyiz Samanlı Dağı'nın eteğindeki Aytepe, halkıyla, iklimi ve Coğrafyası ile Karadeniz gibidir. Aytepe pek çok yürüyüş parkuruna başlangıç noktası oluşturmakta ve alabalık düşkünleri için yerel tatlar barındırmaktadır. Haftasonu kaçamakları için cazip hale gelmiştir. Yüksekliğin yaklaşık 1000 metreyi bulduğu Aytepe parkurunda toprak yolda yürüyüş yapılıyor. Beşkayalar Tabiat Alanı ile Soğukdere, Sıcakdere ve Kirazdere'nin yüksek kaya duvarları ve kanyonları kimi zaman parkura dahil oluyor. Bölgenin asıl adı 'Ayıtepe'. İsmi çevredeki ormanlarda yaşayan ayılardan geliyor. Kış ve sonbahar ayları Aytepe'yi keşfetmek için en uygun zamanlar. Parkur Aytepe'den keyifli ve harika bir manzara eşliğinde başlıyor yarım saatte Bekçi kulübesinin bulunduğu Çardak'a ulaşıyoruz. Doğa severlerin yakından tanıdığı Veysel Amca ile selamlaştıktan sonra Geniş bir vadiden yeniden yürüyüşe başlıyoruz. Daha sonra kanyonun içinde ve zaman zaman coşkulu bir dere eşlik ediyor bizlere. Yürüyüş sırasında birçok küçük şelale bizlere güzel kareler sunuyor. Rahat fakat biraz uzun yürüyüşün ardından ilk önce Servetiye köyüne daha sonra Alabalık çiftliklerine ulaşıyoruz. Dileyenler balık ziyafeti ile kendilerine ödül verebilir ve böylece doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
Menekşe Yaylası
İstanbul'dan 1,5 saatlik bir yolculuk sonunda İzmit merkezine oradan da Yuvacık'a ulaşıyoruz. Yuvacık barajı'nı geçtikten sonra çok özlediğimiz Doğa'nın derinliklerindeyiz Samanlı Dağı'nın eteğindeki Menekşe Yaylası, halkıyla, iklimi ve Coğrafyası ile Karadeniz gibidir. Beşkayalar Tabiat Alanı içinde bulunan Menekşe Yaylasındaki yürüyüş Yüksekliğin yaklaşık 1000 metreyi bulduğu Aytepe'den keyifli ve harika bir manzara eşliğinde başlıyor yarım saatte Bekçi kulübesinin bulunduğu Çardak'a ulaşıyoruz. Doğa severlerin yakından tanıdığı Veysel Amca ile selamlaştıktan ve yayla yolları hakkında bilgi aldıktan sonra dere'nin diğer tarafından geçerek dik patikadan orman içine giriyoruz. Zaman zaman nefes almakta zorlanabilecek kadar uzun tırmanışlar gerektirdiği için aynı tempoda yürüyerek kısa molalar vererek manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. 2 saatlik bir yürüyüş ardından Menekşe Yaylası'na ulaşıyoruz. Yayla'da elma ve armut ağaçları bizlere daha da keyif vermektedir. Geldiğimiz patika'yı takip ederek tekrar Bekçi kulübesi'nin bulunduğu çardak'a ulaşıyoruz. Öğle yemeği molası ardından geniş bir vadiden yeniden yürüyüşe başlıyoruz. Daha sonra kanyonun içinde ve zaman zaman coşkulu bir dere eşlik ediyor bizlere. Yürüyüş sırasında birçok küçük şelale bizlere güzel kareler sunuyor. Rahat fakat biraz uzun yürüyüşün ardından ilk önce Servetiye köyüne daha sonra Alabalık çiftliklerine ulaşıyoruz. Dileyenler balık ziyafeti ile kendilerine ödül verebilir ve böylece doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
Serindere Kanyonu
İstanbul'dan 1,5 saatlik bir yolculuk sonunda İzmit merkezine oradan da Kullar'a ulaşıyoruz. Yuvacık barajına doğudan dökülen dere olan Serindere'nin parkuru doğa yürüyüşlerine yeni başlayanlar için uygundur. Yürüyüşe alabalık tesisinin yanından başlanıyor. Vadi boyunca dere kenarındaki patika'dan 2 saat süren çok keyifli ve eğlenceli bir yürüyüş sırasında Serindere Kanyonu'nu yukardan gördüğünüzde hem çok büyük bir keyif alır hemde bol bol fotoğraf çekmek için heyecanlanırsınız. İzmit'e içme suyu ulaştıran yaklaşık bir metre çapındaki boru hattının geçtiği tünele girerek heyecanınız bir kat daha artabilir. 150 metrelik tünel el feneri yardımıyla geçilerek vadi'deki yürüyüşe devam edilir. Taş köprü'e ulaştıktan sonra doğa'nın derinliklerinde öğle yemeği molası verdikten sonra karşıya geçilerek orman içi patikaya girilir. Haziran ayında bu patikada dağ çilekleri adeta coşar. Bu çileklerin aroması, manavlardan aldığınız çileklerinkine hiç benzemez. Patikada, bir saatlik yürüyüşten sonra tekrar dereye inilir. Nefesine güvenen gezginler, köprü molası esnasında sıkı bir tırmanıştan sonra karşı yamacın zirvesindeki Kız Kalesini keşfedip dönebilirler. Başladığımız nokta'ya dönerek Alabalık çiftliklerine ulaşıyoruz. Dileyenler balık ziyafeti ile kendilerine ödül verebilir ve böylece doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
Maşukiye
İstanbul un arka bahçesi,otoban bağlantısına sahip birkaç tatil beldesinden biri. Samanlı Dağı Kartepe eteklerinde yer alan Yeşil Cennet Maşukiye, bir tür şifa kaynağı. Doğa ile başbaşa kalmak, orman içinde dolaşmak, toprağa basmak, temiz hava solumak, su ve kuş sesi dinleyip, haftanın yorgunluğunu atmak çoğu zaman kaçınılmaz ihtiyaç olur. Ekonomik günübirlik gezilerin bile lüks olduğu günümüzde İstanbul, Adapazarı, Kocaeli, Bursa illerinde oturanların tercih ettiği bir mekandır Maşukiye'ye. Yöre halkının "Buraya gelen aşık olur "dediği ve Maşuk(aşık) tan gelen ismi ile Maşukiye Kocaeli'ne bağlı bir belde. Yöre, temiz havası,20 den fazla farklı yeşil rengin sayılabildiği, sık bitki örtüsü, yürüme alanları, şelale, çağlayan ve pınarları, su sesine karışan kuş sesleri ile adeta cennet bahçesidir. Çevrede orman içi patikalarda kısa yürüyüşler yapabilirsiniz. Çevrede merkezden uzaklaşarak doğa'nın içlerinde farklı yürüyüş parkurları da bulunmaktadır. Bu parkurları profesyonel doğa rehberleri eşliğinde yürümenizi öneririz.
Yanıkdere
Sapanca gölüne dökülen derelerden biri olan Yanık Dere, aynı zamanda oldukça renkli bir yürüyüş parkuruna sahiptir. Parkurun başlangıcı Sapanca merkezine 7 km uzaklıkta olup Mahmudiye ve Maşukiye'nin tam ortasında bulunmaktadır. Doğa severlerin hafta sonları yürüyüş parkuru olarak değerlendirdiği bölge, orman içerisine ilerleyen bir patikayla başlayıp dere yatağına bağlanmaktadır. Minik şelaleleri, doğal havuzları ve yer yer zorlu kaya tırmanışlarıyla diğer dere yürüyüş parkurlarından ayrılır. Hafta sonları doğanın güzelliklerini ve heyecanını doya doya yaşamak isteyenler için vazgeçilmez bir ortam sunmaktadır. Yanıkköy'e ulaştıktan sonra taş ocağından yürüyüşe başlayarak dere'nin geliş yönüne doğru üç saat süren dere içi yürüyüşü yapılabilir. Parkur zaman zaman zor geçitler barındırdığından Profesyonel doğa rehberleri eşliğinde yürüyüş yapmanızı öneririz.
Sülüklügöl
Sakaryanın ilçesi Akyazı'dan Mudurnu'ya giden yol üzerinde Dokurcan'a ulaşarak doğanın derinliklerinde bir gün geçirmenin heyacanı başlıyor. Yaklaşık 300 sene önce toprak kayması ile Hongurdak Deresi'nin önünün tıkanması sonucu oluşan Sülüklügöl, Adapazarı Dokurcun yakınlarında yaklaşık 1100 metre rakımda bulunuyor. Tabiatı Koruma Alanı ilan edilen göle adını veren sülükler, 1976 yılında üretme amacıyla göle bırakılan balıklar tarafından yok ediliyor. Sülüklügöl ve çevresinde bulunan küçük gölleri de kapsayan yürüyüş alabalık çiftliği civarından başlanılıyor. Bir buçuk saati aşan yokuş yukarı yol, ham vücutları yorsa da çok kolay. Göle ulaştıktan sonra, doğanın bu muhteşem yapıtında bir süre soluklanıyoruz. Çevrede yer alan küçük gölleri gördükten sonra geri dönüyor, alabalık çiftliğinde dileyenler balık ziyafeti ile kendilerine ödül verebilir ve böylece doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
AcelleYaylası
Akyazı İlçesi'nin 35-40 km güneyinde yer alan Acele Yaylası'na ulaşım stabilize yoldan her türlü kara taşıtı ile yapılabiliyor.Yaylaya üç değişik güzergahtan ulaşılabiliyor. Her üç yoldan da ilçe merkezinden yaylaya yaklaşık olarak 60 dakikada ulaşılır. Yayla geniş yapraklı ve iğne yapraklı ağaçlardan oluşan bir bitki örtüsüne sahip, ayrıca orman içlerinde orman gülü ve şimşirden oluşan bodur ağaçlar da mevcut. Kanlıca, kuzugöbeği gibi bir yer mantarları ve ağaç mantarları bulunuyor yörede.Yaylanın tam ortasından Enişte deresi geçiyor.Bu dere üzerinde halk tabiriyle "Büyük Deniz" denilen 60-70m uzunluğunda 3-4m genişliğinde, derinliği tam olarak bilinemeyen doğal yollarla kaya kütleleri arasında oluşmuş bir su birikintisi.Derede sazan türü pullu balıklar yetişiyor.Yaylada her yıl Temmuz ayının son haftası, genellikle 25-26-27 Temmuz tarihlerinde şenlikler düzenleniyor. Dışardan gelenlerin kalabilmeleri için yaklaşık 250 civarında çadır kuruluyor. Acele Yaylası da turizmden daha fazla pay alabilmek için yatırımcıları bekliyor.
Sultanpınar Yaylası
Dokurcun yolu üzerinde olup Akyazı'ya 45 km mesafededir. Akyazı-Dokurcun istikametinde Beldibi Köyü karşısından sağa dönerek Boztepe Köyü yoluna ulaşılır. Boztepe üzerinden Güzlek Yaylası, Sultanpınarı Yaylası, Yörükyeri Yaylası, Çiçekli Yaylası ve Acelle Yaylası'na, Acelle üzerinden de Yanık Yaylası'na gidilir. Şerefiye ve Beldibi köyleri arası 1 km mesafededir. Beldibi-Sultanpınar Yaylası arası ise 16 km'dir. Sultanpınar Yaylası orman ile çevrili geniş ve düzlük bir alana kurulmuş olup oldukça yeşil, huzur verici bir ortam sunmaktadır. 1200 metre yükseklikte bulunmaktatır. 19. yüzyıl ortalarında bir Osmanlı padişahı tarafından, donanmanın kayın kerestesi ihtiyacını karşılyabilmek için kurdurduğu bir yerleşimdir. Yaylaya çıkarken geçmişin görkemli ormanından arta kalan ulu kayın ve gürgen ağaçları göze çarpar. Yaylada Olukbaşı Et-Mangal Tesisleri ve Sultanpınar Yayla Pansiyon faaliyet göstermekte olup, yayla evleri mevcuttur. Yayladaki yürüyüş uzun olmasına rağmen herkesin katılabileceği bir trekking parkurudur. Yaylalar arasındaki yürüyüş ortalama 4 saat civarında sürmektedir.
Çiğdem Yaylası
Hendek ilçe sınırları içinde yer almaktadır. Yapısıyla ilgi çeken evlerin de bulunduğu yaylanın; "topukotu" olarak adlandırılan çimle kaplı geniş alanı, küçük ve hafif eğimli tepeleri ile planlı bir çevrede oldukça hoş bir manzarası vardır. Yaylada her yıl temmuz ayının ikinci haftasında yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Şenlikte yaylada yetişen sebze, meyveler ve hayvancılık tanıtılmakta, çeşitli eğlenceler yer almaktadır. Turizmci , gezgin ve yazarlardan oluşan büyük bir jüri tarafından Türkiye'nin en güzel on yaylasından biri olarak seçilmiştir. İstanbul - Ankara TEM yolundan Hendek çıkışından ayrılıp, güney yönünde yol alıp Çakallık Köyü'ne gelmeden sola dönüyoruz. Sümbüllü Köyü içinden geçip Karadere Köyü'ne geliniyor. Devam ederek Dere Mahallesi'ni geçince sağa dönülüyor. Burdan sonrası yokuş yukarı Kadifekale, Güney, Eskiyatak, Yamaç, Dikmen köyleri geçilerek Çiğdem yaylasına geliniyor. Bu çevredeki yaylaların ve trekking parkurlarının en ünlüsü. Bu ünü hak edecek kadar da güzel. Adını aldığı çiğdemlerin yanı sıra birçok kır çiçeği ile süslü.Zengin otlarla beslenen hayvanlarından elde edilen süt,yoğurt,yağ,peynir gibi ürünler de başka lezzetli oluyor. Elmacık dağı üzerinde Çiğdem Yaylası 1400 m. Yükseklikte, Elmacık Dağı eteğindeki Karadere ve yol üzerindeki köylerin kullandığı yaylada 30 kadar yayla evi var. Geniş çayırlık alana sahip olup buradaki çimenin türüne köylüler "topukotu" diyorlar.Çevresinde kayın ve göknar ağaçları var. Her yıl Temmuz ayının ikinci hafta sonu yayla şenlikleri düzenleniyor. Yaylaya kadar araçla ulaşılabilirse de Dikmen Köyünden sonra yürüyüşe başlanır.Orman yolu izlenerek önce dere yatağına ulaşılıyor. Dere yatağı akış yönünün tersine Çiğdem Yaylası'na uzanıyor.İlkbaharda çoğu zaman yoğun sis altında oluyor.Yürüyüş de sis içinde sürüyor.Yaylada bir moladan sonra orman yolundan kuzeye Turnalık yaylasına doğru sürdürülebilir yürüyüş.Çiğdem'in batı yönünde zirvesi 1750 metre olan Keremali Dağı var.Bir çok yaylada olduğu gibi burada da bir yatır var.Yatır ilan edilen mezar veya yapı kalıntılarının bir kısmı da antik çağlara ait olabiliyor.Yayla çadı kampı kurulmasınada elverişlidir.Yazın bile serin olan bu yaylaya gelirken akşam serinliği nedeniyle uygun giyecek bulundurulmasında yarar var. Kışın kar nedeniyle burada etkinlik düzenlenemez.
Erikli Yaylası ve Şelalesi
Erikli Yaylası Yalova - Çınarcık' ta Teşvikiye Köyü'nün 6 km. yukarısında eskiden yaylacıların yaz aylarında kaldığı, denizden 600m. yükseklikte bir yayladır. Kestane, karaağaç, ıhlamur, göknar ve elma ağaçlarıyla dolu bu yürüyüş parkurunun en önemli özelliği, kenarından yürünen Erikli Deresi üzerinde pek çok şelale olmasıdır. Yürüyüş Erikli Yaylası'nın 4 km. aşağısından başlıyor. Yaylada kısa moladan sonra şelalelere doğru hareket ediliyor. Yayladan sonra dere kenarındaki patikadan 30 dakikalık bir yürüyüşle ağaçların arasına gizlenmiş şelalelere varılıyor. 10 m.lik şelalenin üzerine çıkıldığında sizi daha küçük bir şelale karşılıyor. Buraya çıkmak için ya orta zorlukta bir kaya tırmanışı yapabilir veya sağ tarafında bulundan patikadan da üsteki şelale'ye ulaşabilirsiniz.
Sansarak Kanyonu
Marmara bölgesinde yer alan ve tur düzenlenen trekking parkurları içinde en zorlusu diyebiliriz. İznik merkezden 17 km uzaklıktaki, 500 yıllık şirin bir köy olan Sansarak'tan ormaniçi yürüyüşle başlanılıyor bu zorlu parkura. Kanyon içine girerek yaklaşık 4 saat boyunca dere içinden kanyon boyunca zorlu bir yürüyüş yapılmaktadır. Daha önce mutlaka bir kaç kez dere içi yürüyüşü yapmış deneyimli kişilerin katılmaları gerekmektedir. Yürüyüş boyunca irili ufaklı bir çok şelale ve gölet sizleri bekliyor. İsteyenler bu göletlerde serinleme imkanı bulabilmektedir. Dönüş yolunda İznik'in merkezindeki Ayasofya müzesini, çini atölyelerini ve İznik Gölü kenarındaki restoranlarda balık ziyafeti ile kendilerine ödül verebilir ve böylece doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
Ağva-Yeşilçay
Ağva, yemyeşil doğası, iki yanında akan Göksu ve Yeşilçay nehirleri, cephesinde Karadeniz'in masmavi suları, birbirinden lezzetli balıkları ile İstanbul'un kuzeydoğusunda yer alan bir doğa harikası... Arkası orman, önü deniz ve iki nehir arasına kurulu bir köy Ağva. Latincede "iki dere arasındaki köy" anlamına geliyor. Göksu ve Yeşilçay dereleri Ağva'dan geçip Karadeniz'e dökülüyor. Şile yakınlarında bulunan Ağva'nın İstanbul'a uzaklığı yaklaşık 2 Saat. Ağva da çekilen "İstanbul Masalı" dizisi burayı daha popüler bir mekan yapmıştır. Yaz günlerinde Karadeniz'in masmavi, dalgalı sularında tekne turlarına katılabileceğiniz gibi yüzme imkanınızda bulunmaktadır. Ayrıca Ağva'nın sırtlarında bulunan efsanelerle de dikkat çeken kaya oluşumları arasında kısa bir keşif yürüyüşü yapabilirsiniz.
Kurudere-Kuşlukaya
Birbirinden güzel üç şelale, içinde göze bulunan bir mağara ve göletlerinde bulunduğu İstanbul'un kuzeydoğusunda yer alan bir doğa harikası... İstanbul'a 2 saat uzaklıkta bulunan Şile Hacıllı Köyü'ne ulaşarak burada odun kömürü yakan aileleri ziyaret ediyoruz. Köy halkı mangal kömürü üreterek geçimini sağlamaktadırlar. Yürüyüş'e Köy'den başlayarak Göksu Deresi boyunca başlıyoruz. Kaynağını ilçe sınırları dışından İzmit körfezinin 4 km. kuzeyindeki Serçe tepe(645m)nin batısından alır. Göksu Deresi kuzeye akışını sürdürerek, Ağva'nın batısından Karadenize dökülür. Göksu Deresi'nin aktığı kanyonu takip ederek bir saatte Kurudere Vadisi'ne ulaşılıyor. İlginç kaya oluşumları arasında yarım saatlik bir yürüyüş sonunda sizleri hoş sürprizler karşılayacak: Birbirinden güzel üç şelale, Kemikli Mağarası ve yaz aylarında girilebilecek büyüklükte göletler. Göksu Deresinden Kurudere Kanyonu yerine ters istikamette yürüyüş yapmayı düşünürseniz olimpik havuz büyüklüğünde doğal göletlere ulaşarak yüzme keyfini daha da artırabilirsiniz. Akşam üzeri köy kahvesindeki yorgunluk çaylarını yudumlayarak, doğa'da güzel bir gün daha geçirmiş olmanın mutluluğu yaşarsınız.
Abant
Birçok turistik yöremizin bir mevsimi, daha doğrusu insanların akın ettiği bir sezonu vardır. Abant, sezon tanımı pek yapılamayan ve ziyaretçilerine her mevsim doğal güzellikler sunabilen, çok eski tarihlerden beri tanınmasına karşın bu güzelliklerini koruyabilmiş bir sığınak. Grileşen şehir yaşamına renk ve soluk katmak istediğinizde, mevsime aldırmadan gidebileceğiniz bir yer. Bolu il sınırlarında bulunan doğa harikası göl, özellikle kış aylarında harika manzaralar sunuyor ziyaretçilerine. Bolu ili sınırları içinde yer alan Abant Gölü, kente yaklaşık 30 km. uzaklıktadır. Abant dağları üzerinde arazi kaymaları ile oluşan bu set gölüne E-5 karayolundan ayrılan 20 km'lik asfalt bir yolla ulaşılır. Deniz seviyesinden 1328 metre yüksekte yer alan göl, 1.28 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. En derin yeri 17 metreyi bulan gölün uzunluğu 900 metre civarındadır. Çevresindeki küçük akarsularla beslenen gölün seviyesi, yeraltı sularının zengin olduğu Mart Nisan döneminde 25-30 cm. kadar yükselir. Gölün çevresi çam, göknar ve kayın ağaçları ile çevrilidir. Yabani meyve ağaçları ve çiçekler, çeşitli mantarlar ve gölün yüzeyini kaplayan nilüferler ile oldukça zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Gölün çevresi yaklaşık 7 km. Ortalama adımlarla saatte 5 km. yüründüğünü kabul edersek, bu mesafe yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüş demektir. Hafta içinde tüm günü masa başında veya bilgisayar karşısında çalışarak geçirenlerin bu süreyi birden büyük katsayı ile çarpmaları gerekiyor. Eğer Abant'ı yakından tanımak istiyorsanız, yürümek ilk tercihiniz olmalı. Bu sayede diğer seçeneklerle ulaşamayacağınız orman içindeki yürüyüş yollarını da keşfederek daha keyifli dakikalar geçirebilir, kıyısına inip gölün üzerindeki nilüferleri daha yakından inceleyebilir, çiçeklerin üzerine üşüşen arıları seyrederek bir an olsun buradaki doğal hayatın bir parçası olma ayrıcalığını hissedebilirsiniz. Abant civarındaki yaylalar, göl çevresi ile yetinmeyip daha sıkı bir yürüyüş yapmak isteyenler için iyi bir alternatif. Üstelik bu yürüyüşün sonunda göl manzarasını kuş bakışı seyredebilmek gibi bir ödül de bulunuyor. Bu güzel doğa köşesinden ayrılmadan önce, gölün girişinde köylülerin kurduğu pazara uğrayıp alışveriş yapmak neredeyse adet haline gelmiş. Kimbilir, belki de buradan alınan doğal ve katıksız gıdalar bir süre daha kendinizi Abant'da hissettirecektir.
Pzts-Cmts / 09:00-18:00
Her türlü sorularınız için